
Türkiye'nin Yüzde 92'si Deprem Riski Altındaki Kentlerde Yaşıyor
Ülkemizde, yaklaşık 19
milyonluk konut stoğunun yüzde 40 gibi önemli bir kısmının, riskli, yapı ömrünü
tamamlamış, sağlıksız ve ruhsatsız yapılaşmadan oluştuğu ifade ediliyor. 78,7
milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 92’lik bölümü, 1. ve 2. derece deprem kuşağı
üzerinde kurulmuş kentsel alanlarda yaşıyor. Deprem Haftası nedeniyle yanlış
bilinenlere dikkat çeken Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel, “Depreme
dayanıklı yapılaşmada en hayati rolü inşaatta kullanılan malzemenin oynadığı
unutmamalıyız. Malzemeler, hafifliği ile binaların toplam ağırlığının, dolayısıyla
depremde maruz kalacağı kuvvetlerin azalmasına yardımcı olmalıdır” dedi.
Bugüne kadar ağır kayıpların yaşandığı deprem
felaketleri, Türkiye’nin deprem kuşağı içinde yer alan bir deprem ülkesi olduğu
gerçeğini bizlere her seferinde acı bir şekilde hatırlatıyor. Yüzölçümünün
yüzde 90’ı deprem kuşağı içinde yer alan
ülkemizdeki konut stoğunun yaklaşık %40 gibi önemli bir kısmının, riskli,
yapı ömrünü tamamlamış, sağlıksız ve
ruhsatsız yapılaşmadan oluştuğu ifade ediliyor. 2015 yılı verileriyle 78,7 milyonluk
Türkiye nüfusunun yüzde 92’lik bölümünün, 1. ve 2. derece deprem kuşağı üzerine
kurulmuş kentsel alanlarda yaşadığı göz önüne alındığında, depreme
dayanıklı yapılaşmanın önemi iyice anlaşılıyor.
Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel 1-7 Mart Deprem
Haftası’nın deprem bilincini artırmak, sağlıklı ve güvenli binaların önemine
dikkat çekmek için önemli bir fırsat olduğunun altını çiziyor.
Kentsel Dönüşüm Önemli Bir Fırsat
Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel, Türkiye’de
oturulamaz durumdaki 6,5 milyon konutun yenilenmesi
için, kentsel dönüşümün önemli bir fırsat olduğunu vurguluyor. Kentsel
dönüşümün; düzensiz yapılaşma, düşük yapı kalitesi, plansız kentleşme, ulaşım ve altyapı
alanlarının yetersizlikleri gibi sorunların giderilmesi için de iyi bir düzenleme
fırsatı olduğunu belirtiyor.
Kentsel dönüşüm sürecinde en önemli kavram olan
yapı güvenliğinin, özellikle ülkemiz için depreme karşı alınması gereken
önlemler açısından büyük önemi taşıdığını ifade eden Erel, “depremlerin neden olduğu can kayıplarını incelediğimizde,
düzensiz yapılaşmanın ve düşük yapı kalitesinin kötü sonuçlar doğurduğunu
görebiliyoruz” diyor. Kentsel dönüşümün sadece yapısal bir iyileştirme ya da
sağlam bina inşa etmek olarak algılanmasının yanlış olacağını belirten Erel, sosyal,
kültürel ve fiziki dönüşümün bir arada ele alınmasının önemine de değiniyor.
Depreme
ve diğer tüm doğal afetlere dayanıklı, sürdürülebilir ve güvenli yapıların
inşası için, inşaat sektöründeki
yönetmelik ve teknik standartlar arasındaki ilişkiyi güçlendirecek, çelişkileri
sonlandıracak bir genel yönetmeliğe ihtiyaç olduğunu belirten Erel, “Üyesi olduğumuz
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD)’ın yürüttüğü Ulusal
Bina Yönetmeliği Projesini çok önemli buluyor ve destekliyoruz.” diyor.
Malzeme
Hayati Önem Taşıyor
Yenileme
sırasında binaların depreme dayanıklı olduğu kadar ısı yalıtımlı, çevreye
duyarlı ve olabildiğince hafif yapı malzemeleri ile inşa edilmesi gerektiğine
dikkat çeken Türk Ytong Genel Müdürü
Gökhan Erel, “Depreme dayanıklı yapılaşmada en hayati rolü inşaatta
kullanılan malzemenin oynadığı unutmamalıyız. Malzemeler hafifliği ile
binaların toplam ağırlığının, dolayısıyla depremde maruz kalacağı kuvvetlerin
azalmasına yardımcı olmalıdır” dedi.
Ar-Ge
çalışmaları sürüyor
Ytong’un
donatılı duvar, döşeme ve çatı panelleri ile oluşturulan yapı sisteminden de
bahseden Gökhan Erel, “bu yapılar depreme ve yangına karşı son derece
dayanıklı, iklimlendirme masrafları en aza indirilmiş yapılardır. Marmara Depremi
ve Van depremi sonrasında yapılan incelemelerde, bu yapıların depremi hasarsız
atlattığı tespit edilerek, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın raporuyla belgelendi.
Üyesi
olduğumuz Türkiye Gazbeton Üreticileri Birliği (TGÜB), İTÜ ve ODTÜ İnşaat
Mühendisliği Bölümleri ile birlikte, Gazbeton Yapı Sistemi ile İnşa Edilmiş
Binalar için Depreme Dayanıklı Tasarım Kuralları oluşturulması için önemli bir AR-GE
çalışması yürütüyor. 2014 yılında başlayan bu araştırma ve deneyler sonucunda
elde edilecek veriler, ülkemizde yapıların deprem güvenliğinin artırılmasına
önemli katkılar sağlayacak.” dedi.